Kitapları yarıda bırakmak ve parfüm şişeleri
Parfüm şişelerine fransızca isimler verebilirdim. Elimde bir (ya da birkaç) avuç dikkat çekici kelime var. Sonra, bunların reklam senaryolarını yazabilirdim. Reklamlarım izlenirdi (yanıltıcı). Satışlarınızı arttırabilirdim.
Rüyamda bilgisayar ekranımın sol tarafı erimişti ve siyah bir delik açılmıştı, kendimden bir parça kopmuş gibi üzüldüm, ama çaresizlikle durumu kabullendim.
Uyandığımdaki hissettiğim rahatlığı anlarsınız.
Yarım bıraktığım son üç kitap : Un amour de Swann, Ölümcül hastalık umutsuzluk, Jurnal-2. Onları okurken bir karşılık bekliyordum. Yaptığınız ibadetlerin sonucunda cenneti ummak gibi, dini duyguyu öldüren türden bir karşılık. Bunu alamadığımı gördüğümde, sırasıyla yarım bıraktım. Dün, Hindistan büyükelçiliğinin önünden geçtim. Mavi kapaklı bir defter aldım, matematik defteri olacak. Kendi öğrenmelerim için. Sürekli matematikten bahsetmemin nedeni, onu anlamamış olmak. Çözemiyorum, ya da çözmeyi kendime yakıştıramıyorum - matematiği araçasallaştırmanın cezasını çekmek, bunun için - kendime daha sıra gelmeden - suçlanacak birçok kurum var. Bugün, öğretmen olmak istemediğimden emindim, her seferinde bu inancım güçleniyor. Ben kendim, olduğum kadarını. Olmak istediklerimden artık bir umudum yok, ama olmak istemediklerimi bile olamıyorum demiştim bu sabah. Sizinki gibi bir matematik istemiyorum.
Bir şeyi gerçekten biliyorsanız, ondan bahsetmeye ihtiyaç duymazsınız. Bilgi sessizdir, böyle okumuştum. Kendimden vazgeçtiğimde, kitapları okumayı bıraktım. Her kitaba, sanki hayatımı kurtaracakmış gibi bir umutla başladım, her birisi beni kafa karışıklığımda yalnız bıraktı : aptal hissettim.
Nur suresinde kalmıştım. Sayılara takıldım, akşam üstü yetmiş kez istiğfar çekmek gerektiği anlatıldı, inandım. "Sonuçsuz eylemler silsilesi" yazdığımda defterime, dışarıdan bir ses geldi. Trafik kavgası, "Bu bir silsile" diyordu suçlanan adam kendini savunmak için. Birileri bizi duyuyor, bilmediğimiz bağlarla bağlıyız. Kolektif bilinç, falan. Bana kendini kelimelerle gösteriyor. Simon Weil, tam karşımda duruyor, onu da anlamamaktan korkuyorum.
Her sabah iki ya da üç saat kadar matematik çalışırsam tüm mutsuzluklarımdan kurtulabilirim. Zehirli bir alışkanlık. Yetmiş kez.